Bir Güneş Ailesi Kuruluşudur. 1928'den beri.

Basında Biz

10 Nis

Akhisar Faytonları

Akhisar Faytonları

Karayolu ile yaptığım İstanbul seyahatlerimde Akhisar’da Ramiz Köfte Salonu’na uğrar karnımı doyururum. Akhisar denince aklıma gelen ilk ürünler Ravika zeytinyağları ve Keskinoğlu ürünleridir. Merhum İsmail Keskinoğlu’unun “Mübadele” öncesi doğup büyüdüğü Ravika Köyü’nün bire bir ölçekte yaptırdığı “sergi köy” örneği vardır ki, nostaljinin bu kadar yüreklisini ve güzelini başka yerde bulmak mümkün değildir.
Şimdi Akhisar’ı yeni bir yüzüyle tanıyoruz. Yaklaşık yedi ay önce Akhisar’da törenle açılan Türkiye’nin ilk Fayton Fabrikası dünyanın çeşitli ülkelerinden gelen siparişleri karşılayan ekonomik büyüklük ve etkinlik ölçülerine kavuşmuş.
1928’den bu yana fayton üretimi yapan firma şimdi dünyanın sayılı ülkelerinin sipariş verdiği estetik ve teknik düzeye ulaşmış. Şirket ortaklarından Bülent Güneş, bu iftiharı gururlu bir işadamının mütevazı lisanıyla aktarıyor.
+++
Fayton, Yunan Mitolojisi’nin tanrısal ışık arabasının simgesel değerlerinden biridir. Her sabah arkasına güneşi yükleyip aydınlık günleri getiren Helios’un oğludur.
Fayton artık günümüzün ulaşım aracı değil. Ama geçmişin izlerini yansıtan en hassas ve tesirli hatıradır.
Fayton körüklü, dört tekerlekli, atlı binek arabasıdır. Osmanlı geleneğinde bunlara “Kupa” adı verilirdi. Daha sonra talika, kinto, kodası, landon denilen çeşitleri yapıldı. Bunlar sadece insan taşımak için imal edilirlerdi. Eşya taşımak için bugün “at arabası” dediğimiz araçlar kullanılırdı.
Fayton tek atlı veya çift atlı olmak üzere iki türlü üretilirdi. Landon ve Kupa denilenlerini oturma yerleri tamamen kapalıydı. Otomobil endüstrisiyle birlikte fayton gözden düştü. Çünkü ulaşım ekonomisi çok köklü değişiklikler yaşadı. Fayton sadece motorlu taşıt araçlarının yasaklandığı adalarda kullanılmaktadır.
+++
Elli yıl önce Diyarbakır Lisesi’nin önünden kentin bütün faytonları birbirinin ardında Tren istasyonuna gider, Kurtalan Ekspresi’nden inen yolcuları evlerine taşırdı. Bir vuslat kafilesini andıran konvoy, atların tenine değmeyen kırbaç şakırtıları ile hızlanır ve bu hasret konvoyu vuslata ererdi… Hayranlıkla izlerdim.
Şimdi İzmir’in faytonlarına bakıyorum; sanki kederli bir hatıra zevki tatmış gibi içimizi bir hüzün sarıyor…
Bir ay kadar önce İTO Başkanı Demirtaş eskimiş İzmir Faytonları’nı yenileyecek 40 gönüllü işadamı aramıştı. Sonra unutuldu… Sanırım ya aradığını buldu, ya da bulacağının umudunu taşıyor. Sakin ve sabırlı bir bekleyişin umudunu taşımak bile güzel…